9 Mart 2007 Cuma

Robot Savaşlarında Tam Gaz

"israil AVCI-KATİL ROBOT geliştirdi"
Ortağudaki en tehlikeli ülke hangisi? En az teknolojiye sahip olanmı, yoksa en çok teknolojiye sahip olanmı. Mynet'de yer alan haber'e göre, israil, savaş alanlarına girerek askerlerle çatışabilecek "avcı-katil robot" geliştirmiş.
Küçük bir televizyon büyüklüğündeki VIPeR robotu, Filistinliler veya Lübnan'daki Hizbullah gerillarıyla çatışan İsrail askerlerinin karşılaşacağı riskleri azaltma çabasının bir parçası olarak tasarlamış.
Üretici firma, robotun merdivende, moloz yığınlarında, karanlık geçitlerde, dar tünellerde ve mağaralarda hareket edecek şekilde tasarlandığını belirtiyor.
Bomba tespit etme ve bombaları imha etme mekanizmasının bulunduğu robot, Uzi makineli tüfeği taşıyabiliyor veya el bombası atabiliyor.İsrail Savunma Bakanlığı ile işbirliği içinde çalışan firma, Bakanlığın, sahada yapılacak denemelerden sonra robotu piyade birlikleri arasına katmayı planladığını bildiriyor.

Acaba bu yönde bir çalışmayı başka bir ülke yapsa (Mesela İran) Dünya Kamuoyunda "Savaşçı Millet" olarak mı lanse edilirdi. Büyük ihtimalle. Bugün dünyada en fazla Atomik nitelikte Bombanın israilde olduğu söyleniyor. Ama Medya'da hiç gözükmüyor. Bu demektirki asıl teknolojiyi kötü ve kötüleştirici kullananlar yine teknolojini bir unsuru olan medyayı kullanarak namlunun ucunu istediği yöne yöneltebiliyorlar. Dileriz İYİ insanların elinde teknoloji hakim hale gelir ve insanlık için kullanılır.

Hap Yerine Robot Nasıl Olurdu?

Dün doktara gittim. Reçeteme 1 adet Grip Robotu yazdı. Hangi Eczaneden! alabilirim acaba.
Evet ilerde hastalandığımızda belkide ilaç olarak şurup ve hap yerine robot atacağız ağzımızdan. Bu artık Ütopya değil hayatın kendisi kadar gerçek olan ve yakın gelecek için gözüken bir gerçek. Bugün basında yer alan bir haber var. Haberde Japon araştırmacıların 2 cm lik Kanser Robotu ürettiğinden bahsediyor ve şöyle devam ediyor.
Japonya’nın Ritsumeikan Üniversitesi araştırmacıları, mini tıbbi robot ürettiler. 1 cm çapında, 2 cm uzunluğunda ve 5 gr ağırlığındaki mini robot, insan vücudunda ilerliyor ve istendiğinde vücutta kalabiliyor. Enfeksiyonlu veya kanserli dokuya geldiğinde robot, tedavi amaçlı ilaç zerkedebiliyor veya ameliyat yapabiliyor. Robotta kamera gibi mini aygıtlar ve mini enjektör bulunuyor. Mini robotun tanıtımı, üniversitenin Kusatsu kentindeki kampüsünde yapıldı ve büyük ilgi gördü. Haber7

Bilimin ve Tekniğin açtığı kapılarda belli sınırlar hariç imkansızlıklar yok denebilecek kadar azdır. Düşünün bir kere vücudumuza aldığımız robot harıl harıl çalışıyor.Aynı zamanda istediğimiz hastane ve doktorla iletişime geçiyor. Biz gündelik hayatımızı yaşamaya devam ederken, vücudumuzdaki robot, hastalıkları haber veriyor.


Global dünyada sınırların kalktığı gibi bu alandada sınırlar kalkıyor. İstenirse japonyadaki uzman doktor bu robotlar vasıtasıyla vücudumuza giriyor, teşhis ve hatta tedavi yapabiliyor. Ve yine aynı zamanda biz önümüzdeki Monitörden vücudumuzun içini görebiliyor, hastalıklar ve diğer faaliyetler hakkında bilgi alıyoruz. İmkansızmı bunlar?




Bu robotların Mikro boyutlarda üretilmesi gerek tam işlevsellik kazanabilmesi için. Mikro boyut içinde Nano Teknoloji gerekecek. Dolayısıyla gelecekte Nanoteknolojiye sahip olanlar Tıp dünyasının lideri olmaya adaylar.

2 Mart 2007 Cuma

NANATEKNOLOJİ NEDİR? Ya Matrix? (2)

Bugün gazetelerde yayınlanan Türkiyede Nanoteknolji alanında söz sahibi olan Prof. Ekmek Özbay 'ın yazısını sunuyorum.


A.A

Kozmetik, tıp, enerji ve savunma sanayi başta olmak üzere bütün alanlarda kullanılan malzemelerin yapımın yeni bir boyut getiren nanoteknoloji, bilim dünyasında çığır açıyor. Bu teknolojiyle yapılan cep telefonları, güzellik kremleri, kıyafetler, kameralar ve gözlükler, teknolojinin sonsuzluğunu gözler önüne seriyor.Avrupa Birliği'nin de 3,5 milyar avroluk bütçesi ile en büyük 4. alan olarak kaynak ayırdığı nanoteknoloji, mikroteknolojiden sonraki en önemli teknolojik gelişme olarak değerlendiriliyor.Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ekmel Özbay, “nano” kelimesinin Yunanca'da “cüce” anlamına geldiğini, nanoteknolojinin atomik seviyedeki teknolojilerle çalıştığını anlattı.Nanoteknoloji üzerine çalışmalarının 10-15 yıl öncesine dayandığını aktaran Özbay, üzerinde değişiklik yapılamayan pek çok maddenin özelliklerinin nanoteknoloji ile değiştirilmeye başlandığını kaydetti. Özbay, cep telefonlarının, güzellik kremlerinin, kıyafetlerin, kameraların ve gözlüklerin nanoteknoloji ile yeni bir boyut kazanacağını, bu teknolojiyle üretilen ürünlerin yakın gelecekte vitrinlerde yerini alacağını anlattı.Her teknolojinin malzemeye dayandığını ifade eden Özbay, nanoteknolojinin malzemelerin boyutunu önemli ölçüde küçülteceğini belirtti. Özbay, “Boğaziçi Köprüsünün halatlarının kalınlığı 1 metre civarında, epeyce büyük. Nanoteknoloji ile bu 1 santimetreye kadar indirilebilir. Halatlar, küçük olması ile beraber aynı zamanda sağlamlığı da yüksek olan malzemelerden yapılabilir” diye konuştu.TUNGSTEN LAMBALAR TARİHE KARIŞACAKNanoteknoloji alanında yaptıkları çalışmalardan söz eden Özbay, aydınlatmada kullanılan ve “tungsten” diye isimlendirilen lambaların kullanımının nanoteknolojide gelişmeler nedeniyle yakında tarihe karışacağını söyledi. Nanoteknolojiyle yüksek verimliliğe sahip ışık kaynağı elde etmeyi amaçladıklarını ifade eden Özbay, yeni lambaların daha az elektrik tüketerek daha fazla aydınlatma sağlayacağını söyledi.Nanoteknoloji ürünü elektronik aletlerin elektrik tasarrufu sağlayacağına işaret eden Özbay, dizüstü bilgisayarların enerjisinin büyük bölümünün ekran aydınlatmasında harcandığını, nanoteknolojiyle batarya ömrünün uzayacağını, dolayısıyla elektrikten tasarruf edileceğini söyledi.Türkiye'nin nanoteknoloji alanında yapacağı çalışmalar sayesinde, enerji tasarrufunda önemli aşama kaydedeceğini vurgulayan Özbay, “Bir anlamda, şu anki elektrik tüketimini arttırmadan, yeni doğalgaz kaynakları ya da yeni nükleer enerji kaynakları kullanmadan, enerji daha verimli kullanıldığından aynı aydınlatma çok daha ucuza ve az elektrik tüketilerek elde edilecek” dedi.KOZMETİK VE TIPTA NANOTEKNOLOJİÖzbay, nanoteknolojinin en çok kozmetik sektöründe kullanıldığını ancak gelecekte kullanım alanının hemen her alana yayılacağını bildirdi. Kırışıklık kremlerinin nano kapsüller içine konulduğunda cildin tamamına uygulanabildiğine dikkati çeken Özbay, pek çok kozmetik firmasının bu teknolojiyi kullanmaya başladığını kaydetti.Nanoteknolojinin kanser tedavisine de çok büyük katkılar yapacağını kaydeden Özbay, kanser ilaçlarının nano kapsüllere yükleneceğini anlattı. Bu ilaçların vücuda verilmesinin ardından, nano tabancalarla yalnızca istenen bölgelerde patlatılacağını söyleyen Özbay, ilacın sadece tedavi edilecek noktada uygulanacağını ve tedavide yan etkilerin ortadan kalkacağını söyledi.Özbay, bu teknolojinin kanser tedavisinde kullanılması için 3 yıllık bir sürenin öngörüldüğünü, başlatılan bir projede Gazi Üniversitesi ve Eczacıbaşı firmasıyla çalıştıklarını bildirdi.CEP TELEFONLARI KÜÇÜLECEKNano malzemelerin kullanıldığı tıbbi görüntüleme sistemlerinin çözümlemelerinin daha da artacağına dikkati çeken Özbay, DVD kapasitelerinin artırılabileceğini, bilişim teknolojisinde de büyük bir çığır açılmış olacağını söyledi.Nanoteknolojinin termal kameraların gece görüş sistemleri açısından da yenilikler getirdiğini anlatan Özbay, nanoteknoloji ürünü termal kameraların çok daha uzaktan görüntü alabileceğini belirtti.Nanoteknolojinin günlük yaşamın vazgeçilmez ürünü olan cep telefonlarının küçültülmesine de olanak sağlayacağını kaydeden Özbay, nano malzemelerle yapıldığında cep telefonların boyutlarının bugün kullanılanlara göre 100 kat küçültülebileceğini ifade etti.NANOTEKNOLOJİ PAZARINDA TÜRKİYE'NİN YERİGelecek 15 yıl içerisinde nanoteknolojinin dünya ekonomisine 3 trilyon lira ek kaynak sağlayacağını belirten Özbay, bu teknolojinin Türkiye açısından da büyük önem taşıdığını vurguladı.Türkiye'nin bu teknolojinin “üreticisi” ya da “tüketicisi” olma konusunda bir karar vermesi gerektiğine işaret eden Özbay, Türkiye'nin bugüne kadar nanoteknolojinin tüketicisi konumunda olduğunu söyledi. Özbay, “Amacımız yalnızca bilim yapmak değil, bu teknolojiyi Türkiye'nin yararına kullanmak” dedi. Türkiye'nin nanoteknolojiyi tüketen değil, üreten ülke konumuna gelebileceğini vurgulayarak, şunları kaydetti:“Nanoteknolojinin insana sağlayacağı refahı algılayabilen herkes bu teknolojiye sahip olmak istiyor. ABD 4 sene içinde nanoteknolojiye 4,5 milyar dolarlık kaynak ayıracak. AB 7. Çerçeve Programında bu alana ayırdığı kaynağı 3.5 milyar avroya çıkardı. Önümüzdeki 7 yıl içinde AB, nanoteknolojiye 100 milyar avro kaynak aktaracak. Bunu sadece bilim yapılsın diye değil, buradan çıkacak teknolojilerin refah seviyesini daha da arttıracağına inandıkları için yapıyorlar.Çin bu konularda 1 milyon kişi yetiştirmek üzere bir eğitim çalışması başlattı. Japonya, Kore ve İsrail'de bu konuda çok önemli çalışmalar var. Yani tüm gelişmiş ülkeler buna kaynak ayırıyor.” Hurriyet.

Dileriz Türkiyede bu alanda bari ciddi adımlar biran önce atılırda Bilgi Çağında bilginin ve teknolojinin bir ucundan yakalamış oluruz.

27 Şubat 2007 Salı

Uçtu uçtu, ROBOT uçtu

Küçük ama marifetli robotlardı şehirlerde kimsesiz paket ve çantaları karıştırmak için kullanılanlar. Sonra bunların mayın vb tehlikeleri yok etmek için kullanılanları geliştirildi.



Şimdilerde ise uçan robotlar favori oldu. Hem havadan kontrol yapabilen hemde belirlenen noktalardaki tehlikeleri ve hareketleri Km lerce uzağa aktarabilen ve müdahale edebilen marifetde robotlar.
Öyle görülüyorki bu gelişmeler hiç durmayacağı gibi savaş teknolojileriyle beraber hızlı bir gelişim gösterecek.


(Kaynaklar : msnbc.msn.com, yenibu.com)

26 Şubat 2007 Pazartesi

Biyoteknoloji nedir? Ne yapar? (1)


Biyoteknoloji NEDİR; En temel şekilde "canlıların ve canlı sistemlerin bilim ve mühendislik teknikleri uygulanarak mal ve hizmet üretmek amacıyla kullanılması yönünde gelişen bilim dalıdır" denebilir.

Eskiye dayanmakla beraber yeni gelişmeerin kayıtedildiği biraz karışık bir alandır. Genetik, DNA vb konular ile içiçedir. Biyoteknoloji; hücre ve doku biyolojisi kültürü, moleküler biyoloji, mikrobiyoloji, fizyoloji ve biyokimya gibi doğa bilimlerinide kapsar. Bitki, hayvan ve mikro organizmaları geliştirmek, doğal olarak var olmayan veya ihtiyacımız kadar üretilemeyen yeni ve az bulunan maddeleri (ürünleri) elde etmek için kullanılan teknolojilerin tümünede biyoteknoloji denebilir.


NE YAPAR; Başta Tıp ve Tarım gibi alanlarda kullanılır.

Kanser, AIDS gibi bir çok hastalığın tedavisi ve önlenmesinde kullanılacak genetik ürünler elde edilmesinde,

Büyüme geriliği gibi sorunlara çare olacak ya da bulaşıcı hastalıklara karşı koyacak proteinlerin üretiminde,

Tarlalarda zararlı ot, virüs ve böceklere karşı dayanıklı ürün geliştirmede.

(Devam Edecek)

Cep Telefonumu, Cep Bilgisayarımı


Intel® PXA272 İşlemci 416 MHz işlemci
192 MB toplam bellek (128 MB ROM sürekli depolama için kullanılabilir 64 MB SDRAM), 1 GB'a kadar sertifikalı
2,7 inç iletimli TFT, 65K renk, güç tasarrufu moduna sahip LED aydınlatmalı ekran
Tümleşik üç bant GSM/GPRS/EDGE telefon
Tümleşik WLAN 802.11b, Bluetooth® 1,2, IrDA
Ek aygıtlar için I/O Yuvaları bulunur: 1 bit SDIO ve 4 bit SD/MMC tipi bellek standardını destekleyen SD yuvası
HP Photosmart Camera Yazılımı, HP Photosmart Mobile Yazılımı, Windows Media Player 10
Pil: çıkarılabilir/yeniden şarj edilebilir 1530 mAh Lityum İyon (kullanıcı tarafından değiştirilebilir)
AC Gücü - AC Girişi: 100~240 V AC, 50/60 Hz, AC Giriş akımı: 0,2 Aac max., Çıkış Voltajı: 5 V DC, Çıkış akımı: 1 Aac
Dijital kalem veya parmak ucu için dokunmatik ekran
Tümleşik mikrofon, hoparlör ve bir adet 2,5 mm stereo kulaklık jakı
5,8 x 1,9 x 10,2 cm.
140 gr.


Gelişen ve küçülen teknolojik cihazlar, cep telefonu ile bilgisayarı birleştirme noktasında büyük adımlar atıyor. HP IPAQ 6815 CEP BİLGİSAYARI küçük boyutu ve büyük bağlantı özellikleri ile komple mobilite sağlayan bir cihaz. Bu cihazla telefon aramaları yapın, kısa mesaj ve anlık mesaj gönderin, İnternet'te sörf yapın, e-postalarınızı kontrol edin wi-fi ile kablosuz bağlantı kurup istediğiniz yerde internet'e çıkın. Microsoft Office, sunumlarınızı, çalışma sayfalarınızı ve belgelerinizi okumanıza olanak tanıyarak istediğiniz zaman ve yerde çalışabilmenizi sağlar. Taşıyın. Depolayın. Gidin. mini-SD yuvası ile HP iPAQ cihazınız ve diğer cihazlar arasında müzik, fotoğraf ve diğer dosyaları kolayca taşıyın. Bluetooth cihazları ile rahat, kablosuz, kısa menzilli iletişim için Bluetooth kablosuz teknolojisini kullanın. 2 MP kamerası ile Fotolarınızda kaliteyi yakalayın.
Öyle görülüyorki yakında istediğimiz tüm teknolojiyi tek cihazda bulabileceğiz. O günler çok da uzakta değil.

Ogo nun yeni Modeli Piyasada



Türkiye'de ekolay tarafından satışa sunulan ogo'nun yeni modeli isviçre piyasasında satışta. 320x240 64k VGA çözünürlüğe sahip olan Ogo CT25E, web 2.0 ile uyumlu içerikler için de kullanılabilecek. Cihaz dört bant GSM bağlantısı, GPRS ve EDGE gibi teknolojileri de destekliyor.


e-kolayın sitesinde satışta olan modelde ise, sınırsız MSN, Cep Telefonu özelliği, e-mail alıp gönderme gibi özellikleri içinde barındıran cihaz e-kolay tarafından 283 YTL fiyata satılıyor. http://ekolay.net/ogo/

Türkiye’de Bilim Teknoloji ve Eğitim sistemi (1)



“Gelişmenin temelinde bilim, bilimin temelinde merak vardır.”


Bilim ve Teknoloji konusunda atılacak ilk adım eğitimdir. Fakat bu eğitim NASIL yapılacak. Sanayi çağı kapanmış yerini bilgi çağı almıştır. Bilgi ve teknoloji hiç olmadığı kadar değer ve hız kazandığı bir dönemde nasıl gelişeceğiz, nasıl ilerleyeceğiz.
Hiç şüphesiz bugünlerde eğitim konusunda büyük adımlar ve yatırımlar var. Fakat olması gereken acaba yeterince ve doğru yapılıyormu. Dört bir yana okul yapmakla her şey yolundamı gidiyor. Günümüzde herkesin evinden işyerinden internet üzerinden diploma alabileceğinden bahsedilmekte ve yapılmakta iken, biz acaba 1960 ların eğitim sistemini yakalamış olmayalım. Bilgi çağında bilgiye sahip olmak için atılımlar yeterli ve hızlımı. Zira çağımızda sadece yeterli bilgi değil, hızlı bilgiye gereksinim vardır. Peki mevcut eğitim sisteminde bunun altyapısı varmı? Bilgi dünyada hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde dönmektedir. Bilimin temelinde merak vardır. Bugün ülkemizde ilk, orta hatta yükseköğrenim seviyesinde okuyan kaç kişide okuduğu alana karşılık merak söz konusu. Bizim eğitim sistemimiz şartlandırıcı esaslara dayandığı için merak hissi vermemektedir.

Bizim eğitimimizde saltanatın izleri var. Emirler her zaman Ankara’dan geliyor. Ankara’nın talimatı olmadan hiçbir şey yapılamıyor. Bu da işleri yavaşlatıyor. Eğitimde yerelliğe önem verilmiyor… ABD’de öğretmeni müfettişler değil; öğrenci, veli ve müdürler değerlendiriyor, notunu onlar veriyor. Orada üniversite giriş sınavlarında bizdeki gibi sadece test soruları sorulmaz. Öğrencilere çok değişik alanlarda sorular sorulur, kompozisyon bile yazdırılır. Oysa bizde liseyi bitiren bir öğrenci doğru dürüst bir dilekçe bile yazamaz. ABD’de eğitimde önyargılar yoktur; akıl ve ilim işbaşındadır. Orada bir iş yapılırken ‘Biz bu işi niçin yapıyoruz? ’ sorusu sorulur. Bizde ise okul yıllarını bir hatırlayalım. Hocaya “hocam biz bunu niçin öğreniyoruz bu nedir nerde kullanılır” diye sorulduğu zaman alınan cevap hocaların % 90 ında aynıdır. Sen öğrenmene bak gerisini boşver. (Bilmiyoruz belki ne işe yaradığını hocada bilmiyordu) Dersin gayesi dersten evvel verilir. Türkiye’de ise eğitimde belli bir misyon yoktur. Bizde liseyi bitiren ancak iyi test çözer. Oysa hiçbir işte iyi test sorusu çözme şartı aranmaz. YÖK saltanatı, ÖSS ile lise eğitimini felç etmiştir. Türkiye’de 8-10 milyar dolar dershanelere gidiyor. Bu parayla Koç ve Sabancı Üniversiteleri ayarında 17 tane üniversite açılır.

Peki böyle bir tabloda özgürlükçü ülkelerin hızla geliştiği BİLGİ çağında bizler nasıl BİLGİ leneceğiz. Zira bizde nedense bir özgürlük korkusu var. Bir otoriteye teslim olma temayülündeyiz. Özgürlük risk almayı gerektirdiği için bazen onu bile kendimizden uzak tutuyoruz. Yıllardan beri Türkiye’nin hürriyetçi bir anlayışa sahip olmaması, verilen ideolojik eğitimle ilgilidir. Bizde belli bir görüşü esas alan eğitim veriliyor. Gençlere özgür bir şekilde düşünme hayal kurma konusunda hiçbir yeti verilmiyor. Farklı düşünmek insan fıtratının gereğidir. Herkes aynı düşünmek zorunda değildir. Eğitim yapımızın temelinde bilgili insan yetiştirmek ve öğrencileri sınavlara hazırlamak amacı yatıyor. Eğitimde reflekslere dayanan şartlı öğrenme sistemini uyguluyoruz. Sorgulamadan, sebep sonuç ilişkisi kurmadan öğrenme şartlı öğrenmedir. Şartlı öğrenmede eleştirel bakış yok olmaktadır… Ezbercilik beynin fonksiyonlarını köreltiyor. ‘Kitabın yazdığı ve öğretmenin dediği doğrudur’ anlayışı eğitim sistemimizin bir parçası haline gelmiş. Bizde sormayan, sorgulamayan çocuk makbul görülüyor... Eğitim insana saygıyla başlar. Öğrenmek özgün bir faaliyettir. Hemen herkes farklı bir yaklaşımla öğrenir.
Şunu hiç unutmayalım öğrenemeyen insan yoktur. (Devam Edecek)

22 Şubat 2007 Perşembe

NANOTEKNOLOJİ NEDİR? Ya Matrix (1)

“İnsanın tüm yaşamını çok yüksek şekilde etkileyecek.”

NEDİR; Bir çok kaynakta şöyle açıklanmaktadır. Yunancada 'cüce' anlamına gelen nano, fizikte bir metrenin milyarda biri anlamına gelen ölçü birimidir. Bu tanıma göre "nanoteknoloji" insanın saç kılının 80 binde biri büyüklüğünde "nano" ölçüdeki parçalarla uğraşan bilimdir.

Evet, bugüne kadar gözümüzde çok çok büyüttüğümüz teknoloji “daha neler artık” dediğimiz tüm teknolojiler Mikroteknoloji ile üretilmekteydi. Mikro ile Nano arasında 1000 kat gibi bir fark olduğunu düşünürsek herhalde şöle deriz “gördüğümmü çok göreceğimi”

Bu teknolojinin temeli, doğadaki atomik dizilimi taklit etme ilkesine dayanıyor. Nanoteknolojinin bir yönü de süper küçük bilgisayarlar (bakteri büyüklüğünde) ya da milyarlarca dizüstü bilgisayar gücünde küp şeker büyüklügünde süper bilgisayarlar yada günümüzün bilgisayarlarindan trilyonlarca daha güçlü belirli bir büyüklükte masaüstü modelleri gibi nano boyutunda yapılabilmesidir.
Peki bu teknoloji üzerine kim ne yapıyor. Almanya bu konular üzerinde öncülük yapmaktadır ve 1 Milyar Dolardan fazla Nano-araştırmasına yatırım yapmaktadır. IBM, Fujitsu ve Intel’de Nano teknik dâhilinde mikroskobik küçüklükte Çipler üretmek için çalışmaktadırlar.
Amerika"da özel sektör hariç sadece devletin nano teknolojiye ayırdığı kaynak 2003 yılı için 600 milyon dolar. Japonya"da ekonominin temel dinamikleri elektronik sektörüne dayandığı için bu ülke nano teknoloji çalışmalarına 500 milyon dolar kaynak ayırıyor. Başta Çin olmak üzere Rusya, Almanya ve İngiltere de konunun önemini kavradı ve bu yöndeki çalışmalara kamu bütçesinde yer veriyor. Son zamanlarda önemli gelişmeler kaydedilen nano teknolojiyle metrenin milyarda biri oranında suni parçalar üretmek mümkün. Bu teknoloji yardımıyla uzun süre solmayan boyalar, etkisini hızlı gösteren ve daha etkili ilaçlar veya daha uzağa gidebilen golf topları üretilebiliyor. Bu alanda, hükümetin de desteğiyle önemli gelişmeler kaydeden Tayvan, 2012'ye kadar 320 milyon dolarlık ürün üretecek. Böylece 350 milyar dolarlık Tayvan ekonomisinin yüzde 10'unu kaplayacak.

Nerelerde Kullanılır:

Tıp: Yakın gelecekte ilaçların Vücut içinde dolaşıp vücuttaki tüm hastalıkları tedavi edebileceği düşünülmektedir. Küçük yaşta vücuda alınacak mikro kapsül ile hastalık gelmeden teşhis ve tadvi mümkün görünüyor.

Uzay: Nano metaryaller ile geliştirlicek uzay araçları sayesinde bugün gidilemeyen birçok yere gidilecek. Uzay turizminde büyük gelişmeler sağlanacak.

Matrix : Gelinen noktada Teknolojideki gelişmeler ile Bilim kurgu filmlerini karşılaştırmadan yapamıyoruz. Matrix filmini izleyenler bilir. Filmin bir bölümünde Neo ve takım arkadaşları yemek yemektedirler. Fakat masadaki ve yemek tabaklarındaki tüm yemekler sanal (yapay) dır. Nanoteknoloji ile bu tip bir senaryonun gerçekleşmesi mükündür. (Not: Yakın zamanda karşılaştığım bir internet sitesinde Yapay Et üretildiğinden bahsediyordu.)

Diğer Örnekler :Lotus çiçeği yaprağının hiç ıslanmaması ve kirlenmemesi özelliğinden yararlanılarak kirlenmeyen, ıslanmayan kaşıklar, çatallar, tabaklar, elbiseler üretilebilecektir.



DÜNYA BÜYÜK DEĞİŞİMLERİN EŞİĞİNDE

Tüm insanlık için kökten değişim ve dönüşümleri beraberinde getirecek bu gelişmelerin olası sonuçları üzerinde herkesin düşünmesi gerekmektedir. Nano gelecekte herkes kendi bilgisayarına temel tüketim maddelerini üretmesi için emir verebilecek. Evin bir köşesinde çalışan nanobot sürüleri de istediğiniz malzemeyi, etrafımızda serbestçe dolaşmakta olan atomları toplayıp işleyerek üretecekler. Diğer akla gelen soru ise nano çağda paranın değerinin ne olacağıdır. Ne de olsa atomlardan her şey sonsuz kere tekrar dönüştürülebilecek. Tuzlu deniz suyundan bile altın ve kobalt üretmenin mümkün olduğu bir çağda altının ne anlamı kalır? Paylaşımı üzerine savaşların yapıldığı kaynaklar anlamını yitirince nasıl bir uygarlıkta yaşayacağız?Öyle görülüyor ki insanlık olarak maddi zenginliğe ve gelişmiş fiziksel sağlığa ulaşmanın eşiğindeyiz. Bilim adamlarının nanoteknoloji gibi doğayı taklit yolu ile geliştirmeye çalıştığı birçok teknoloji, doğada zaten yaratıldığı ilk günden itibaren mevcut... Bedeninizin her hücresi ve maddeyi oluşturan her atom üstün bir yapıya sahiptir. Bilim adamlarının taklit etmeye çalıştığı atomlardaki bu muhteşem düzen alemlerin Rabbi Allah'ın sonsuz aklının delillerinden yalnızca bir tanesidir. (Devam Edecek Yazı Dizisi)

Adem ile Havva birde Asimo

İlk insandan günümüze hayli uzun zaman geçtiğini tahmin ediyoruz. İnsanlığın bilim kurgu filmlerinden aldığı ve kurduğu izlenimler ile beynindeki ROBOT kelimesi için tasarladığına yakın ilk tasarımı Asimo sayarsak, ilk Robot’dan günümüze pek fazla bir zaman geçmedi. Ama ilk insandan bu zamana insanoğlundaki değişime bir bakalım birde bu !Robotoğlundan (Oğlu veya Kızı olduğuna kimin karar vereceği belli değil. Belki bir insan belki gelecekteki bir Robot) günümüze kadar geçen zaman içindeki değişime.
Evet bizim yani insanlığın atası hiç şüphesiz Hz. Adem a.s. ile Havva anamızdır. Günümüz teknolojisi de gösteriyor ki Robotların atasıda olmayada Asimo adaydır
Honda'nın, "hayalleri herkesle paylaşmak ve gerçekleştirmek" anlayışıyla sınırları zorladığı yolda, P2 ve P3 robotlarından sonra geldiği en son nokta... ASIMO
Ufak tefek ASIMO'nun attığı her adım aslında büyük hayallerin ürünü... Honda'nın en temel araştırma alanlarından biri, hem insanlara yardımcı olacak hem de toplumun kullanımına sunulabilecek, kendi kendine hareket edebilen pratik bir robot geliştirmekti. 1986'da başlayan bu çalışmanın ilk ürünü, 1996'da yaratılan prototip robot P2 oldu. 1997 yılında geliştirilen P3'den sonra Honda'nın insansı robot teknolojisiyle ilgili gerçekleştirdiği en son hayalin adı ise ASIMO.
Bugünlerde ise Asimonun çocukları, üremeye iyice hız vermiş ve giderek akıllanmaya başlamıştır. Radikal'in Köşe yazısında yer alan haberdeki yazı ise şöyle; "Dünyaca ünlü robot uzmanı Massachusetts Institute of Technology (MIT) öğretim üyesi Prof. Cynthia Breazeal, zor bir görevi yerine getiren robotun, asabiyete benzer bir duygu yaratarak, farklı stratejileri denemesinin sağlanabileceğini açıkladı. 'Sıkılan' bir robotun da yeni görevler bulmaya çalışması sağlanabilecek. Bir robot pis bir halıyı temizledikten sonra mutlu oluyorsa, aynısını yapmak için daha fazla pislik arayacak. İşini iyi yapamadığı için üzgün hisseden robot, bir dahaki sefere daha iyi çalışacak. Tüm bunlar 'hayal' gibi mi geliyor? Aslında robot teknolojisinde gelinen nokta anlatılanların gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğunun kanıtı. Yapay zekânın gelişimi, sorun çözebilen, öğrenebilen robotlar yapmayı mümkün hale getirdi. Sony'nin Aibo adlı robot köpeği sahibinden davranış öğrenebiliyor, yüzleri tanıyabiliyor. Bu robotların her biri 500 bin (1 milyon 350 bin YTL) sterline mal oluyor, yeni 'duygusal' robotların maliyetiyse daha yüksek olabilir. Geleceğin duygusal robotlarıAmerikan Bilimsel İlerleme Derneği toplatısında bir araya gelen bilim insanları tarafından açıklandı. "
İnsanoğlunun zihninde gerçekleştirdiği ve bunu film yaptığı senaryoların sanal olmayan ürünleri aramızda artık. Acaba bu bilim kurgu filimlerindeki Robotun konu olduğu kurgulardaki diğer ürkütücü sahneler, gerçekleşirmi? Bilim kurgu filmleri ileri teknoloji ve sermaye gerektiği için hep batı tarafından yapılmıştır. Yine Robotun konu olduğu filmlerde Aksiyon Macerayı ön planda tutan batı genel olarak Robot & İnsan savaşlarıyla karşımıza çıkmaktadır. Peki bugün Robot lar kimin elinde gelişiyor ?