11 Şubat 2008 Pazartesi

Gelecekte Enerji Bedava



Yenilenebilir Enerji Kaynakları


Klasik enerji kaynaklarına alternatif olarak sunulan kaynaklardır. Güneş, rüzgar, hidrojen, hidroelektrik ve jeotermal kaynaklar buna örnektir. Doğada sürekli var olan faktörlere dayalı olan bu kaynakların en önemli özelliği ise yenilenebilir olmaları ve doğaya zarar vermemeleridir.
Güneş enerjisi de hidrojen gibi yenilenebilir kaynaklardan bir tanesidir. Güneş enerjisini toplayıp ısı ve elektriğe dönüştürebilen güneş kolektörleri güneş enerjisinin kullanımındaki aracı elemandır. Genelde, evlerin çatılarına yerleştirilen bu kolektörlerin yanında bir de su deposu bulunur. Depoda bulunan su ısıtılarak, ya evin sıcak su ihtiyacı karşılanır ya da sıcak su, evin ısıtma tesisatına verilerek ısınma ihtiyacı giderilmiş olur.
Çevreye hiçbir zararı olmaması, sürekli ve yenilenebilir olması güneş enerjisini çok cazip kılar. Şüphesiz güneş enerjisinin önündeki en önemli engel, Güneş'ten yararlanma süresi çok fazla olmayan ülkelerde bu enerji tipinden yararlanılabilen gün sayısının az olmasıdır. Ayrıca, elde edilen enerjinin depolanması da bir diğer engeldir.

Rüzgar


Alternatif enerji kaynakları içersinde en az hidrojen enerjisi kadar faydalı olabilecek bir enerji kaynağı da rüzgardır. Temiz, bol, yenilenebilir olmasının yanısıra hemen hemen tüm dünya genelinde faydalanma imkanı olan bir kaynaktır. Rüzgar türbini adı verilen çok büyük pervaneli, yüksek kuleler aracılığıyla rüzgar enerjisi elektriğe dönüştürülür. Az sayıda, büyük enerji üretim merkezleri kurmak yerine, ülke geneline küçük üniteler halinde yayılmış rüzgar türbinleri kurmak çok daha avantajlıdır. Rüzgar, elektrik üretiminin yanısıra hidrojen üretiminde de söz sahibi olabilir. Rüzgardan elde edilecek elektrikle suyun elektroliz edilmesi sonucunda; su, oksijen ve hidrojen elementlerine ayrılarak çok ucuz bir yolla hidrojen elde edilmiş olacaktır.
1990'lı yıllarda kullanımı en hızlı artan enerji kaynağı olan rüzgar enerjisi, bu avantajları sayesinde tüm dünyanın dikkatini çekmeye devam ediyor. Danimarka toplam elektrik enerjisinin yaklaşık %15'ini rüzgardan elde ederek oran olarak dünyada birinci sıradayken, Almanya da 2000 yılındaki verilere göre, yıllık yaklaşık 6.000 megawatt elektrik üretimiyle rüzgar enerjisi kullanımında en ön sıralardadır. Almanya'yı en yakından takip eden ABD'nin yıllık üretimi ise 2.500 megawatt civarındadır.

9 Mart 2007 Cuma

Robot Savaşlarında Tam Gaz

"israil AVCI-KATİL ROBOT geliştirdi"
Ortağudaki en tehlikeli ülke hangisi? En az teknolojiye sahip olanmı, yoksa en çok teknolojiye sahip olanmı. Mynet'de yer alan haber'e göre, israil, savaş alanlarına girerek askerlerle çatışabilecek "avcı-katil robot" geliştirmiş.
Küçük bir televizyon büyüklüğündeki VIPeR robotu, Filistinliler veya Lübnan'daki Hizbullah gerillarıyla çatışan İsrail askerlerinin karşılaşacağı riskleri azaltma çabasının bir parçası olarak tasarlamış.
Üretici firma, robotun merdivende, moloz yığınlarında, karanlık geçitlerde, dar tünellerde ve mağaralarda hareket edecek şekilde tasarlandığını belirtiyor.
Bomba tespit etme ve bombaları imha etme mekanizmasının bulunduğu robot, Uzi makineli tüfeği taşıyabiliyor veya el bombası atabiliyor.İsrail Savunma Bakanlığı ile işbirliği içinde çalışan firma, Bakanlığın, sahada yapılacak denemelerden sonra robotu piyade birlikleri arasına katmayı planladığını bildiriyor.

Acaba bu yönde bir çalışmayı başka bir ülke yapsa (Mesela İran) Dünya Kamuoyunda "Savaşçı Millet" olarak mı lanse edilirdi. Büyük ihtimalle. Bugün dünyada en fazla Atomik nitelikte Bombanın israilde olduğu söyleniyor. Ama Medya'da hiç gözükmüyor. Bu demektirki asıl teknolojiyi kötü ve kötüleştirici kullananlar yine teknolojini bir unsuru olan medyayı kullanarak namlunun ucunu istediği yöne yöneltebiliyorlar. Dileriz İYİ insanların elinde teknoloji hakim hale gelir ve insanlık için kullanılır.

Hap Yerine Robot Nasıl Olurdu?

Dün doktara gittim. Reçeteme 1 adet Grip Robotu yazdı. Hangi Eczaneden! alabilirim acaba.
Evet ilerde hastalandığımızda belkide ilaç olarak şurup ve hap yerine robot atacağız ağzımızdan. Bu artık Ütopya değil hayatın kendisi kadar gerçek olan ve yakın gelecek için gözüken bir gerçek. Bugün basında yer alan bir haber var. Haberde Japon araştırmacıların 2 cm lik Kanser Robotu ürettiğinden bahsediyor ve şöyle devam ediyor.
Japonya’nın Ritsumeikan Üniversitesi araştırmacıları, mini tıbbi robot ürettiler. 1 cm çapında, 2 cm uzunluğunda ve 5 gr ağırlığındaki mini robot, insan vücudunda ilerliyor ve istendiğinde vücutta kalabiliyor. Enfeksiyonlu veya kanserli dokuya geldiğinde robot, tedavi amaçlı ilaç zerkedebiliyor veya ameliyat yapabiliyor. Robotta kamera gibi mini aygıtlar ve mini enjektör bulunuyor. Mini robotun tanıtımı, üniversitenin Kusatsu kentindeki kampüsünde yapıldı ve büyük ilgi gördü. Haber7

Bilimin ve Tekniğin açtığı kapılarda belli sınırlar hariç imkansızlıklar yok denebilecek kadar azdır. Düşünün bir kere vücudumuza aldığımız robot harıl harıl çalışıyor.Aynı zamanda istediğimiz hastane ve doktorla iletişime geçiyor. Biz gündelik hayatımızı yaşamaya devam ederken, vücudumuzdaki robot, hastalıkları haber veriyor.


Global dünyada sınırların kalktığı gibi bu alandada sınırlar kalkıyor. İstenirse japonyadaki uzman doktor bu robotlar vasıtasıyla vücudumuza giriyor, teşhis ve hatta tedavi yapabiliyor. Ve yine aynı zamanda biz önümüzdeki Monitörden vücudumuzun içini görebiliyor, hastalıklar ve diğer faaliyetler hakkında bilgi alıyoruz. İmkansızmı bunlar?




Bu robotların Mikro boyutlarda üretilmesi gerek tam işlevsellik kazanabilmesi için. Mikro boyut içinde Nano Teknoloji gerekecek. Dolayısıyla gelecekte Nanoteknolojiye sahip olanlar Tıp dünyasının lideri olmaya adaylar.

2 Mart 2007 Cuma

NANATEKNOLOJİ NEDİR? Ya Matrix? (2)

Bugün gazetelerde yayınlanan Türkiyede Nanoteknolji alanında söz sahibi olan Prof. Ekmek Özbay 'ın yazısını sunuyorum.


A.A

Kozmetik, tıp, enerji ve savunma sanayi başta olmak üzere bütün alanlarda kullanılan malzemelerin yapımın yeni bir boyut getiren nanoteknoloji, bilim dünyasında çığır açıyor. Bu teknolojiyle yapılan cep telefonları, güzellik kremleri, kıyafetler, kameralar ve gözlükler, teknolojinin sonsuzluğunu gözler önüne seriyor.Avrupa Birliği'nin de 3,5 milyar avroluk bütçesi ile en büyük 4. alan olarak kaynak ayırdığı nanoteknoloji, mikroteknolojiden sonraki en önemli teknolojik gelişme olarak değerlendiriliyor.Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ekmel Özbay, “nano” kelimesinin Yunanca'da “cüce” anlamına geldiğini, nanoteknolojinin atomik seviyedeki teknolojilerle çalıştığını anlattı.Nanoteknoloji üzerine çalışmalarının 10-15 yıl öncesine dayandığını aktaran Özbay, üzerinde değişiklik yapılamayan pek çok maddenin özelliklerinin nanoteknoloji ile değiştirilmeye başlandığını kaydetti. Özbay, cep telefonlarının, güzellik kremlerinin, kıyafetlerin, kameraların ve gözlüklerin nanoteknoloji ile yeni bir boyut kazanacağını, bu teknolojiyle üretilen ürünlerin yakın gelecekte vitrinlerde yerini alacağını anlattı.Her teknolojinin malzemeye dayandığını ifade eden Özbay, nanoteknolojinin malzemelerin boyutunu önemli ölçüde küçülteceğini belirtti. Özbay, “Boğaziçi Köprüsünün halatlarının kalınlığı 1 metre civarında, epeyce büyük. Nanoteknoloji ile bu 1 santimetreye kadar indirilebilir. Halatlar, küçük olması ile beraber aynı zamanda sağlamlığı da yüksek olan malzemelerden yapılabilir” diye konuştu.TUNGSTEN LAMBALAR TARİHE KARIŞACAKNanoteknoloji alanında yaptıkları çalışmalardan söz eden Özbay, aydınlatmada kullanılan ve “tungsten” diye isimlendirilen lambaların kullanımının nanoteknolojide gelişmeler nedeniyle yakında tarihe karışacağını söyledi. Nanoteknolojiyle yüksek verimliliğe sahip ışık kaynağı elde etmeyi amaçladıklarını ifade eden Özbay, yeni lambaların daha az elektrik tüketerek daha fazla aydınlatma sağlayacağını söyledi.Nanoteknoloji ürünü elektronik aletlerin elektrik tasarrufu sağlayacağına işaret eden Özbay, dizüstü bilgisayarların enerjisinin büyük bölümünün ekran aydınlatmasında harcandığını, nanoteknolojiyle batarya ömrünün uzayacağını, dolayısıyla elektrikten tasarruf edileceğini söyledi.Türkiye'nin nanoteknoloji alanında yapacağı çalışmalar sayesinde, enerji tasarrufunda önemli aşama kaydedeceğini vurgulayan Özbay, “Bir anlamda, şu anki elektrik tüketimini arttırmadan, yeni doğalgaz kaynakları ya da yeni nükleer enerji kaynakları kullanmadan, enerji daha verimli kullanıldığından aynı aydınlatma çok daha ucuza ve az elektrik tüketilerek elde edilecek” dedi.KOZMETİK VE TIPTA NANOTEKNOLOJİÖzbay, nanoteknolojinin en çok kozmetik sektöründe kullanıldığını ancak gelecekte kullanım alanının hemen her alana yayılacağını bildirdi. Kırışıklık kremlerinin nano kapsüller içine konulduğunda cildin tamamına uygulanabildiğine dikkati çeken Özbay, pek çok kozmetik firmasının bu teknolojiyi kullanmaya başladığını kaydetti.Nanoteknolojinin kanser tedavisine de çok büyük katkılar yapacağını kaydeden Özbay, kanser ilaçlarının nano kapsüllere yükleneceğini anlattı. Bu ilaçların vücuda verilmesinin ardından, nano tabancalarla yalnızca istenen bölgelerde patlatılacağını söyleyen Özbay, ilacın sadece tedavi edilecek noktada uygulanacağını ve tedavide yan etkilerin ortadan kalkacağını söyledi.Özbay, bu teknolojinin kanser tedavisinde kullanılması için 3 yıllık bir sürenin öngörüldüğünü, başlatılan bir projede Gazi Üniversitesi ve Eczacıbaşı firmasıyla çalıştıklarını bildirdi.CEP TELEFONLARI KÜÇÜLECEKNano malzemelerin kullanıldığı tıbbi görüntüleme sistemlerinin çözümlemelerinin daha da artacağına dikkati çeken Özbay, DVD kapasitelerinin artırılabileceğini, bilişim teknolojisinde de büyük bir çığır açılmış olacağını söyledi.Nanoteknolojinin termal kameraların gece görüş sistemleri açısından da yenilikler getirdiğini anlatan Özbay, nanoteknoloji ürünü termal kameraların çok daha uzaktan görüntü alabileceğini belirtti.Nanoteknolojinin günlük yaşamın vazgeçilmez ürünü olan cep telefonlarının küçültülmesine de olanak sağlayacağını kaydeden Özbay, nano malzemelerle yapıldığında cep telefonların boyutlarının bugün kullanılanlara göre 100 kat küçültülebileceğini ifade etti.NANOTEKNOLOJİ PAZARINDA TÜRKİYE'NİN YERİGelecek 15 yıl içerisinde nanoteknolojinin dünya ekonomisine 3 trilyon lira ek kaynak sağlayacağını belirten Özbay, bu teknolojinin Türkiye açısından da büyük önem taşıdığını vurguladı.Türkiye'nin bu teknolojinin “üreticisi” ya da “tüketicisi” olma konusunda bir karar vermesi gerektiğine işaret eden Özbay, Türkiye'nin bugüne kadar nanoteknolojinin tüketicisi konumunda olduğunu söyledi. Özbay, “Amacımız yalnızca bilim yapmak değil, bu teknolojiyi Türkiye'nin yararına kullanmak” dedi. Türkiye'nin nanoteknolojiyi tüketen değil, üreten ülke konumuna gelebileceğini vurgulayarak, şunları kaydetti:“Nanoteknolojinin insana sağlayacağı refahı algılayabilen herkes bu teknolojiye sahip olmak istiyor. ABD 4 sene içinde nanoteknolojiye 4,5 milyar dolarlık kaynak ayıracak. AB 7. Çerçeve Programında bu alana ayırdığı kaynağı 3.5 milyar avroya çıkardı. Önümüzdeki 7 yıl içinde AB, nanoteknolojiye 100 milyar avro kaynak aktaracak. Bunu sadece bilim yapılsın diye değil, buradan çıkacak teknolojilerin refah seviyesini daha da arttıracağına inandıkları için yapıyorlar.Çin bu konularda 1 milyon kişi yetiştirmek üzere bir eğitim çalışması başlattı. Japonya, Kore ve İsrail'de bu konuda çok önemli çalışmalar var. Yani tüm gelişmiş ülkeler buna kaynak ayırıyor.” Hurriyet.

Dileriz Türkiyede bu alanda bari ciddi adımlar biran önce atılırda Bilgi Çağında bilginin ve teknolojinin bir ucundan yakalamış oluruz.